Deprem Ülkesinde Yaşamak ve Felaket Kurtarma Stratejileri

Türkiye, dünyanın en aktif deprem kuşaklarından birinde yer alıyor. Bu gerçek yalnızca bireylerin değil; iş dünyasının, kurumların ve üretim zincirlerinin de her an tetikte olması gerektiği anlamına geliyor. Felaketlerin zamanlaması belirsiz olabilir, ancak onlara nasıl hazırlandığınız tamamen sizin elinizdedir. Özellikle KOBİ’lerden büyük kurumsal yapılara kadar birçok işletme, olası bir deprem sonrası veri kaybı, operasyonel kesinti ve iletişim felçleriyle karşı karşıya kalabilir.

Peki, iş sürekliliğini sağlamak için neler yapılmalı? Felaket kurtarma planı sadece büyük firmaların lüksü müdür, yoksa her ölçekte işletmenin kritik bir ihtiyacı mı? Bu yazıda, deprem gibi doğal afetlerin dijital sistemler üzerindeki etkisini, etkili felaket kurtarma stratejilerini ve kurumsal direnci artırmanın yollarını adım adım ele alacağız.

Deprem Sonrası İlk Saatler: Kurumsal Sürekliliği Tehdit Eden Riskler Nelerdir?

Bir deprem yalnızca binaları sarsmakla kalmaz; aynı zamanda dijital altyapıyı, iletişim sistemlerini ve operasyonel sürekliliği de derinden etkiler. Afetin hemen ardından geçen ilk saatler, bir şirketin ayakta kalıp kalamayacağını belirleyen en kritik zaman dilimidir. Bu süreçte karşılaşılan başlıca riskler arasında şunlar yer alır:

  • Elektrik ve internet altyapısının çökmesi: Veri merkezlerine ve sunuculara erişimin durması, iş süreçlerinin durmasına neden olur.

  • Donanımsal zararlar ve veri kaybı: Yerel sunucular ve bilgisayar sistemleri fiziksel hasar görebilir; yedekleme yapılmamışsa veriler tamamen kaybedilebilir.

  • İletişim kopukluğu: Çalışanlar ve müşterilerle kurulan iletişimin kesilmesi, kaosa ve karar alamamaya yol açar.

  • ERP, CRM ve diğer iş yazılımlarına erişimin kesilmesi: Şirketlerin iş akışları durma noktasına gelir.

Felaket Kurtarma Planı Hazırlamak: Nereden Başlamalı?

Bir felaket gerçekleşmeden önce yapılan hazırlıklar, krizin etkisini en aza indirmek açısından kritik öneme sahiptir. Bu noktada felaket kurtarma planları, yalnızca BT departmanlarının değil, tüm kurumun ortak sorumluluğudur. Etkili bir plan oluşturmak için aşağıdaki adımlar temel bir çerçeve sunar:

  • Risk analizi ile başlamak: Kurumun hangi operasyonlarının kritik olduğu belirlenmeli, bu operasyonların ne kadar süreyle durabileceği analiz edilmelidir.

  • İş sürekliliği önceliklendirmesi yapmak: ERP, e-posta, veritabanı, web sunucuları gibi sistemler için öncelikli kurtarma sıralaması belirlenmelidir.

  • Veri sınıflandırması ve erişim senaryoları oluşturmak: Hangi verilerin ne sıklıkla yedekleneceği ve nerelerde saklanacağı belirlenmeli, erişim için alternatif yollar planlanmalıdır.

  • İletişim protokollerini kurgulamak: Afet anında hangi çalışan kimden sorumlu, hangi bilgi kime ne şekilde aktarılacak gibi soruların yanıtı önceden planlanmalıdır.

  • Yıllık test ve güncellemeler yapmak: Plan, yazılı olarak rafta durmak için değil; yaşatılmak ve denetlenmek için vardır. Yapılan testlerle aksayan noktalar tespit edilmeli ve senaryolar güncellenmelidir.

Yedekleme Stratejileri: Verileriniz Ne Kadar Güvende?

Deprem gibi fiziksel tehditlerin gölgesinde çalışan kurumlar için veri kaybı, en az yapısal zarar kadar yıkıcı olabilir. Yedekleme stratejisi, bir felaket planının omurgasını oluşturur. Ancak birçok şirket hâlâ bu konuda yeterli önlemi almamış durumda. Özellikle yedeklerin yalnızca lokal sistemlerde tutulması, olası bir fiziki hasar durumunda verilerin kalıcı olarak kaybedilmesine yol açabilir.

Günümüzde uluslararası kabul görmüş 3-2-1 kuralı, etkili bir yedekleme sisteminin temelini oluşturur. Bu kural, verilerin üç kopyasının tutulmasını, bu kopyaların ikisinin farklı fiziksel ortamlarda saklanmasını ve en az bir tanesinin farklı bir lokasyonda veya bulut ortamında yer almasını öngörür. Bu şekilde bir yapı, hem siber tehditlere karşı hem de doğal afetler karşısında daha yüksek veri güvenliği sağlar.

Kurumsal yapıların yalnızca yedekleme işlemi yapması değil, bu yedekleri düzenli olarak test etmesi ve geri yükleme süreçlerini prova etmesi de büyük önem taşıyor. Yedek alınan ancak erişilemeyen bir veri, kriz anında hiçbir anlam ifade etmez.

Felaket Kurtarma Senaryolarında Teknoloji Desteği: Otomasyon ve Süreç Takibi

Geleneksel yöntemlerle felaket sonrası toparlanma çabaları artık yetersiz kalıyor. Kurumlar, manuel müdahaleye bağlı planlar yerine otomasyonla desteklenen felaket kurtarma çözümlerine yöneliyor. Çünkü her dakika, özellikle ERP sistemleri, müşteri veritabanları ya da canlı servis sağlayıcıları gibi kritik altyapılar için doğrudan maliyet anlamına geliyor.

Bu noktada devreye giren otomatik felaket kurtarma sistemleri (DRaaS – Disaster Recovery as a Service), verilerin tanımlı zaman aralıklarında yedeklenmesini ve sistemler çökse dahi önceden belirlenmiş bir başka lokasyondan hizmetin otomatik olarak devam etmesini sağlıyor. Böylece yalnızca veri değil, operasyon da kurtarılmış oluyor. Bu tür yapıların avantajı yalnızca hızla sınırlı değil; aynı zamanda insan hatasını da ortadan kaldırmaları açısından güvenlik açısından da ciddi bir kazanım sağlıyor.

Ayrıca RTO (Recovery Time Objective – Kurtarma Süresi Hedefi) ve RPO (Recovery Point Objective – Kurtarma Noktası Hedefi) gibi metrikler, felaket kurtarma çözümlerinin başarısını ölçmek için kullanılıyor. RTO ne kadar düşükse, sistemlerin tekrar çalışır hale gelmesi o kadar hızlı olur. RPO ise en son hangi veri noktasına kadar geri dönülebileceğini gösterir. Bu iki değerin optimize edilmesi, firmanın dijital dayanıklılığını belirleyen temel unsurlardan biridir.

Teknoloji desteği sadece kurtarma aşamasında değil, süreç boyunca da önemlidir. Log kayıtları, sistem izleme araçları ve otomatik uyarı sistemleri, krizin etkilerini daha başlamadan önce tespit etmeye ve önlem almaya yardımcı olabilir.

Kurumsal Dayanıklılığı Güçlendirmek İçin Doğru Adımlar Atılmalı

Deprem gibi doğal afetlerin zamanlaması tahmin edilemez, ancak etkileri azaltılabilir. Bu noktada felaket kurtarma planı, yalnızca bir IT dökümanı değil; kurumun tüm yapısını ayakta tutan stratejik bir güvenlik kalkanı haline gelir. Süreçleri önceden kurgulamak, yedekleme sistemlerini doğru yapılandırmak ve teknolojiyi proaktif bir araç olarak kullanmak; olası bir felaketi yalnızca atlatmayı değil, hızla toparlanmayı da mümkün kılar.

Synchron Bilişim olarak, kurumların karşılaşabileceği felaket senaryolarına karşı bulut yedekleme, lokal yedekleme, Office365 yedekleme ve Disaster Recovery (DRaaS) çözümleri sunuyoruz. Felaket anında yalnızca verilerinizi değil, operasyonel devamlılığınızı da koruma altına alacak sistemler kuruyoruz. Üstelik tüm bu hizmetleri, kurumunuza özel planlarla entegre şekilde yönetiyor, iş sürekliliğinizi kesintisiz hale getiriyoruz.

Felaket senaryolarına karşı hazırlıklı olmak bir lüks değil, gerekliliktir.
Hizmetlerimiz hakkında daha fazla bilgi almak için bizimle iletişime geçebilirsiniz.



Daha Fazla Blog Yazısı